NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
الْقَعْنَبِيُّ
عَنْ مَالِكٍ عَنْ
إِسْحَقَ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي
طَلْحَةَ
عَنْ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
أَنَّهُ
سَمِعَهُ
يَقُولُ
كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا ذَهَبَ
إِلَى قُبَاءَ
يَدْخُلُ
عَلَى أُمِّ
حَرَامٍ
بِنْتِ مِلْحَانَ
وَكَانَتْ
تَحْتَ
عُبَادَةَ بْنِ
الصَّامِتِ
فَدَخَلَ
عَلَيْهَا
يَوْمًا
فَأَطْعَمَتْهُ
وَجَلَسَتْ
تَفْلِي
رَأْسَهُ
وَسَاقَ هَذَا
الْحَدِيثَ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَمَاتَتْ
بِنْتُ مِلْحَانَ
بِقُبْرُصَ
İshak b. Abdillah b. Ebi
Talha'dan; O Enes b. Malik'i şöyle derken işitmiştir;
"Rasûlullah
(s.a.v.) Kuba'ya gittiği zaman Ümmü Haram'ın yanına giderdi. (O sıralarda Ümmü
Haram) Ubâde b. es-Sâmit'in nikahı altında idi. Bir gün onun yanına uğradı.
(Ümmü Haram da) kendisine yemek yedirdi ve oturup onun başını taramaya
başladı" (Hadisin bundan sonraki kısmında İshak b. Abdullah) şu bir Önceki
(2490.) hadisi nakletti.
Buhârî, ta'bir; cihad;
isti'zân; Müslim, imâre; Tirmizi, fedailü'l-cihad; Nesai, cihad; İbn Mace, cihad;
Dârimî, cihad, Muvatta, cihad; Ahmed b. Hanbel, III, 243, 264; VI, 361r 423, 435.
Ebû Dâvud dedi ki:
"Bint Milhan (Ümmü Haram), Kıbrıs'ta vefat etmiştir."
İzah:
Hz. Ümmü Haram'ın bir
kadın olarak Hz. Peygamberin başını taraması ulema arasında ihtilaf mevzuu
olmuştur. İbn Abdilber, Hz. Peygamberin, başını taramaya izin vermesini, Ümmü
Haram'ın, Hz. Peygamber'in süt annesi, ya da süt teyzesi olmasıyla
açıklamıştır. Ayrıca Hz. Peygamberin dedesi Abdülmuttalib'in annesinin Neccar
oğullarından olması cihetiyle yine Ümmü Haram'ın Rasûl-i Ekrem'in teyzesi
mesabesinde olduğuna dair Yahya b. İbrahim b. Mezih'den bir haber rivayet
ettiği gibi İbn Vehbi'in de Hz. Ümmü Haram'ın Hz. Peygamberin süt teyzesi
olduğunu söylediğini kaydetmiştir. îbni Abdilber bu görüşleri naklettikten
sonra, "Her iki halde de Hz. Ümmü Haram'ın. Peygamber (s.a.v.)'in mahremi
olâuğu ortaya çıkar" demektedir.
Bazıları ise, Rasûl-i
Ekrem'in, Hz. Ümmü Haram'ın evinde kalmasını ve saçlarını taramasına izin
vermesini, Hz. Ümmü Haram'ın kendisinin, mahremi olmasına değil de Hz.
Peygamberin günahlardan masum olmasından dolayı kendisine verilen özel bir
izine bağlamışlardır. Kadı Iyâz; "Bu halin Rasûl-i Ekreme dair özel bir
izin olduğunu iddia edebilmek için bir delile dayanmak gerekir. Oysa buna dair
bir delil bulmak mümkün değildir" derken Hafız İbn Hacer de; "Bu
hususta yapılan açıklamaların en güzeli bu halin Hz. Peygambere ait özel bir
durum olduğunu ortaya koyan görüştür. Bu görüşün en büyük delili de hadisenin
kendisidir" demiştir.